Page 49 - BİRLİK HABER-SEN BÜYÜK PTT ÇALIŞTAYI
P. 49
Genel Yetkili Sendika Yetkili Konfederasyon
BÜYÜK PTT ÇALIŞTAYI BÜYÜK PTT ÇALIŞTAYI
Tarkan Zengin: arasında ya da sosyal ortaklar arasında uzlaşmayı esas alan bir sendikal anlayış ortaya çıktı. Bugün Türkiye’de
de benim bildiğim, Birlik Haber Sen’in de aslında temsil ettiği sendikal anlayış, çatışmacı, sınıf esasına dayalı
bir sendikacılık yerine; uzlaşmaya dayalı sosyal diyalog sendikacılığı dediğimiz anlayışı benimseyen bir
sendikacılık yürütüyor. Bugün, çalışma da aslında buna benziyor. Sosyal diyalog projeleri Türkiye’de bundan
10 yıl önce bakanlığın projeleriyle sendikalara verildiğinde o dönemde sendikal dünyada bir tartışma
yaşanmıştı. Yani, bunları biz kabul etmiyoruz, reddediyoruz diyenler vardı. Bir de bu projelerde yer alan
sendikalar vardı. Aslında tarih, gittiğimiz zaman, mekân bizi bu dediğim şeye zorunlu kılıyor. Yani, uzlaşmacı
bir anlayışı temsil etmek hem çalışana hem çalıştırana hem de ülkeye kazandıran bir anlayışı temsil ediyor.
Bundan tabi şunu anlamamak lazım; özellikle bu kavram tartışılırken teslimiyetçi bir anlayış mı ortaya çıkıyor
diye iddia ediliyordu. Böyle bir şey yok. Yani, sendikalar elbette önce diyalog yoluyla sorunlarını çözmek
isterler ama bunun dışında, eğer çözemiyorlarsa da hukuk yoluyla sorunlarını, yani başka mücadele araçlarıyla
da çözebilirler. Bu anlamda dünyanın bugün bizi de getirdiği yer burası. Dediğim gibi, bizde de aslında yasal
çerçevede çalışma meclisinde bütün tarafların olduğu bir ortamda Türkiye artık taraf değil, “sosyal ortaklık
mekanizması kurulmalıdır” diyen bir dönemi yaşıyor. Burada özellikle sosyal diyalog kavramının temel anlamı
nedir dediğimizde, tarafların ekonomik ve sosyal menfaatlerini içeren konularda, özellikle hükümet bazen
işverendir. Kamu çalışanları açısından hükümet aynı zamanda işverendir. Çünkü ikili sosyal diyalogda bir
işveren vardır, bir de çalışanlar vardır. Üçlü sosyal diyalog mekanizmalarında da hükümet vardır ama hükümet
Birlik Haber-Sen’in çok kıymetli genel başkanı, genel başkan yardımcıları, kıymetli şube başkanları, PTT aynı zamanda işveren olduğu için özellikle kamu çalışanları açısından sosyal diyalogda hem kamu otoritesini
Genel Müdürlüğümüzün çok değerli yöneticileri, hanımefendiler, beyefendiler hepinizi saygıyla selamlıyorum. temsil eder hem de işverenleri temsil eder. Burada sosyal diyalogda ortak menfaati içeren konularda hükümet,
Biz hocalar kürsüde konuşmayı çok yapmadığımız için genelde ya oturarak ya ayakta konuşuyoruz. Böyle bir işveren ve çalışan temsilcileri arasında gerçekleştirilen her türlü müzakere, danışma ve bilgi paylaşımını içeren
temsil görevimiz olmadığı için de burada kürsüden konuşmak zorundayım. Biraz zor olduğunu biliyorum; yöntemin adına deniyor. Yani, diyelim ki bir sorun var, yakın zamanda bunları gördük, 5-6 ay önce kıdem
ancak bir şeyi de biliyorum ki: Hatibi konuşturan muhataptır. Muhataplarım, sizlerin yüzündeki bu tebessüm tazminatı diye bir tartışma vardı hatırlıyor musunuz? Kıdem tazminatı tartışmaları sırasında İş Kanununa göre,
oldukça biz konuşmaya devam ederiz. Ben sendikamızı tebrik ediyorum, kuruluşu tebrik ediyorum. Dünyada işçileri ilgilendiren kanundan bahsediyorum, nitekim 4688’de de var. Burada sosyal diyalog mekanizmaları
artık zaten bir şey gelişiyor, dikkat ederseniz burada sosyal diyalog ve sosyal ortak kavramı var. Bizde çalışma var. Bunlardan bir tanesi Üçlü Danışma Kurulu’dur. Üçlü Danışma Kurulu, İş Kanunumuzda var. Taraflar,
meclisleri toplanıyor. Normalde yasaya göre her yıl toplanması gerekiyor ama bu, bazen on yıl, bazen on beş herhangi bir kanun çıkmadan önce çalışanları ilgilendiren herhangi bir şey çıkmadan önce burada tartışırlar.
yıl sürüyor ama son yıllarda çalışma bakanı sürekli yapıyor. Bir çalışma meclisinin kararını biliyorum ben. Üçlü Danışma Kurulu’nda kıdem tazminatı tartışılmıştı. Hatırlarsanız, kanun çıkacak, fon kurulacak eli
Eskiden çalışan ve çalıştıranlar ya da çalışan ve işverenler sosyal taraf olarak tanımlanırken o çalışma kulağında deniyordu ama bir anda gündemden çıktı. Çünkü sosyal taraflar, sosyal ortaklar arasında uzlaşma
meclisinde sosyal ortak olarak tanımlanmıştı. Yani, iş yerleri varsa çalışanlar da var; iş yerlerinde pasta büyürse yoktu. Bu nedenle, işte bu aslında Türkiye’de sosyal diyalog mekanizmalarının ne kadar önemli olduğunu,
çalışanlar da bu pastadan payını alabilirler. Dolayısıyla amacımızın, hedefimizin ortaklaştığı bir dünyaya doğru işletildiğinde ne kadar anlamlı olduğunu göstermekteydi. Yine, 2012 yılında, hepinizin bildiği 6331 sayılı İş
gidiyoruz ve bu tür çalışmalar da bizi bir araya getiren, sorunlarımızı konuştuğumuz, bazen aramızda olan Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkmıştı. Bu kanun çıkmadan Üçlü Danışma Kurulu’nda tam yedi defa ele alındı.
önyargıları kaldırdığımız mekanizmalar olarak buraları görmek gerekiyor ve bu nedenle ben hem çalışanları Yani tarafların ortak katkılarıyla, ortak paylaşımlarıyla çıktı. Bu kanun da bugün tarafların ortak çalışmaları
temsil eden sendikamızı hem de işverenleri temsilen kurumumuzun yetkililerini bu çalışma nedeniyle tebrik sonucuyla çıkmasından dolayı, Avrupa Birliği’nde de takdir gören bir kanun. Türkiye’nin bu kanunun
ediyorum. Çalışan ve çalıştıran ilişkisi ya da emek ve sermaye ilişkisi insanlık tarihi kadar eski bir kavram. Avrupa’dan, birçok ülkeden daha önemli haklar vermesi takdir ediliyor. Dolayısıyla tarafların olması, ortakların
Yani, insanlık var olduğu sürece emek vardı, bir de emeği çalıştıran işvereni vardı. Bugün modern anlamda olması, sorunları daha kolay çözüyor. İşte bu diyalog mekanizmalarını da artırmak gerekiyor. 4688’de yılda iki
bunu söylesek de geçmişten itibaren insanlık tarihi kadar eski bir mücadeleden bahsediyoruz aslında. Şunu da defa toplanan kurum idare kurulları var ve kamu personel danışma kurulları var. Bunları işlevsel hale getirmek
biliyoruz ki, dünyada hiçbir işveren gönüllü olarak elindeki yetkileri bir başkasına devretmek istemez. Yine, lazım. Eğer uygulamada problem yaşıyorsak bunların bir anlamı yok demektir. Avrupa ile bizi ayıran temel
çalışanlar da sendikal mücadele dediğimiz mücadele, uzun yıllar devam eden modern anlamda İngiltere’de faktörlerden biri bu. Benim gördüğüm, işçilerin sosyal diyalog mekanizmaları, yasaya dayalı olduğu için biraz
buharın makineyle buluşması sonucu ortaya çıkan bir sistemin sonucunda bu günlere geldi. Türkiye, Batı’daki daha kolay uygulanıyor. Memurlarda istişari organ niteliğinde sayıldığı için bazen oradan çıkan, alınan kararın
gelişmeleri, özellikle çalışma hayatına ilişkin gelişmeleri 20-25 yıl sonradan takip ediyordu. Dünya küreselleşti, başka mekanizmalardan onaydan geçmesi gerekiyor. Bunun değişmesi lazım. Bu değiştiği takdirde ben
küçüldü. Artık 10 sene geriden takip ediyoruz. Bazı gelişmeleri de anında uygulayan bir ülke olduk. Şimdi inanıyorum ki, Türkiye’de çalışanların yaşadığı birçok sorunu da çözmüş oluruz. Aslında bizi bu noktaya
burada da özellikle sosyal diyalog kavramı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gelişti. 70’li yıllarda meşhur petrol getiren süreci az önce söyledim: Avrupa’da uzun yıllar tecrübe edilmiş, tartışılmış, yaşanmış sorunlar vardı ve
bunalımı sırasında ortaya çıkan kavramlardan bir tanesiydi. Bizde ise özellikle son 15 yıldır tartıştığımız bir bu sorunlara çözüm bulabilmek için getirilmiş mekanizmalardan bir tanesidir. İngiltere’de bir maden ocağı
konu. Yani, 90’lardan itibaren tartıştığımız temel konulardan bir tanesi. Burada da özellikle sendikaların belli varmış. Bu maden ocağının en önemli sorunu, sürekli iş kazaları yaşanmasıymış. Tabi, müdür değişiyor mesela,
anlayışları vardır. Bunlardan bir tanesi de çatışmacı sendikacılıktır. Yani, şartlar ne olursa olsun, son tahlilde sorun çözülmüyor, yine de kazalar yaşanıyormuş. Üretim müdürünü değiştiriyorlarmış, sorun yine
çatışmayı öne alan bir sendikal anlayış vardı. Günümüzde bu çatışmacı sendikal anlayış yerine, sosyal taraflar çözülmüyormuş. Yönetimin tamamını değiştiriyorlarmış, sorun yine çözülmüyormuş. Kanunlar değişiyor,
yönetmelikler değişiyor, az önce İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda söyledim ya, yasayı değiştirmek tek
48 49