Uluslararası Sempozyum, İkinci Gününde Gerçekleştirilen Oturumlarla Sona Erdi
Uluslararası ‘Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı’ Sempozyumu, ikinci gününde, gerçekleştirilen 3 oturumla devam etti. İkinci günün ilk oturumunda 'Türkiye'de Gelişme Seyri İçerisinde Kamu Görevlileri Sendikacılığı' konusu işlenirken, oturumunun moderatörlüğünü Prof. Dr. İbrahim Aydınlı üstlendi, panelistler de Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yücel Uyanık, Maliye Bakanlığı Eski Daire Başkanı Önder İnce ve Kamu-İş Genel Sekreteri Erhan Polat oldu.
Konuşmasına Osmanlı’da İlk Sendikal Hareketlerden bahsederek başlayan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, “Teknik anlamda sendikalaşma henüz gerçekleşmeden dünyanın ilk toplu sözleşmesi 1776 yılında Kütahya’da fincansı esnafı ile yapıldı. Osmanlı’da 1871’de kurulan “Amele Perver Cemiyeti” her ne kadar ilk işçi örgütlenmesi ise de esasen bir çeşit yardım kuruluşu veya dayanışma örgütüdür. Ancak bugünkü anlamıyla ilk sendikal örgütlenme 1895’te kurulan “Osmanlı Amele Cemiyeti”dir. 1909 yılında çıkarılan Tatil-i Eşgal Kanunuyla, kamuya yönelik hizmetlerde çalışan işçilerin sendikalaşması yasaklandı” ifadelerini kullandı.Cumhuriyet dönemine ilişkin ise Tonbul, 1961 Öncesi Durumdan bahsederek, “1936 yılında İş Kanununun 72. Maddesinde yer alan “grev ve lokavt yasaktır” şeklinde bir ifadeyle açıkça grev yasaklanmıştır. 1938 yılında “cemiyetler kanunu” çıkarılarak, işçi, köylü gibi sınıf esasına göre her türlü cemiyet kurulması yasaklandı. 5 Haziran 1946 tarihinde yapılan bir değişiklikler, Cemiyetler Kanununda yer alan “sınıf esasına dayalı cemiyet kurma yasağı” kaldırıldı. Daha da önemlisi, hükümet, sendika kurulmasına karşı olumsuz tavrının değiştiğini çeşitli biçimlerde ifade etti. 1947 yılında 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun ile ilk sendikalar yasası kabul edildi. Bu kanuna ile işkolu esasına göre sendikaların kurulması düzenlenmiş ancak toplu iş sözleşmesi hakkı verilmemişti” diye konuştu.
Tonbul şöyle devam etti: 1961 Anayasasından 71 Muhtırasına 1961 Anayasası’nın 46. maddesi, işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin de önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma hakkını kabul etmiştir. Ancak memur sendikalarının kurulması 1965 tarih ve 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu’nun yürürlüğe girmesine kadar gecikmiştir. 1961 Anayasası’nın 46. maddesi sendikalaşma hakkını işçilerle birlikte memurlara da tanımıştı. Anayasanın bu hükmü uyarınca, 1965’te çıkarılan 624 sayılı “Devlet Personeli Sendikaları Kanunu” toplu sözleşme ve grev haklarını içermeksizin, memurlara işyeri, meslek ve statü (kademe) temelinde örgütlenme hakkı tanıyordu. 12 Mart 1971 darbesiyle memurların sendika hakkı ellerinden alınmıştır. 20.09.1971 tarihli Anayasa değişikliği ile Anayasanın 46. maddesindeki ‘çalışanlar’ ibaresi yerine ‘işçiler’ ibaresinin konulmuş, 119. maddesi de ‘memurlar siyasi partilere ve sendikalara üye olamazlar’ biçiminde değiştirilerek sendikalaşma hakkı yasaklanmıştır. Anayasa’nın geçici 16. maddesiyle de daha önce kurulmuş olan memur sendikalarının faaliyetlerinin sona erdirildiği hükme bağlanmıştır.”Referandum ve Yeni Kazanımlar
“Anayasa Referandumu”nda sendikalarla ilgili 6 madde yer aldığını kaydeden Tonbul, “Paketin kamu görevlileri sendikaları açısından en önemli maddelerinden birisi, bağlayıcılığı olmayan toplu görüşme yerine Toplu Sözleşme’ye geçilmesidir. Diğer bir önemli düzenleme de çalışanlar ve işverenler arasında bir sosyal diyalog mekanizması olan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in Anayasal bir kurum haline getirilip anayasal güvenceye kavuşturulmasıdır. Referandumdan sonra 4688 sayılı yasada gerekli olan yasal düzenleme 4 Nisan 2012 tarihinde 6289 sayılı kanun olarak TBMM’de kabul edildi ve 11 Nisan 2012 resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylece referandumda elde edilen kazanımın uygulama aşamasına geçilebildi” diye konuştu.
Tonbul, eksiklikler hakkında da şu ifadeleri kullandı: “Bu eksikliklerin başında memurlara grev hakkının verilmemesi gelmektedir. Grevsiz toplu sözleşme memurların pazarlık imkanlarını ciddi şekilde düşürmektedir. Yanı sıra, masaya yetkili sendikanın yanında yetkisiz sendikaların da oturması ve teklif sunmaları ayrı bir handikaptır. Bunun yanında Kamu görevlileri sendikalarında sözleşme süresi de 30 günle sınırlı iken işçilerde bu süre 60 gündür ve arabuluculuk süreciyle birlikte 120 güne yaklaşmaktadır. Uzlaşmazlık durumunda devreye girecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun sayısal yapısı da sendikaların aleyhine olacak şekildedir.”
2’inci günün ilk oturumunun ardından sempozyum, diğer panellerle sürdü.
‘4688 Sayılı Kanun Bağlamında Teorik ve Uygulamalı Sorunlar: İdeal Bir Toplu Sözleşme Düzenine Kaç Var?’ oturumunun moderatörlüğünü Prof. Dr. Onur Ender Arslan üstlenirken, panelistler de şu isimlerden oluştu: DPB Başkanı Enes Polat, Prof. Dr. Talat Canbolat, Prof. Dr. Pir Ali Kaya, Av. Hüseyin Rahmi Akyüz.Prof. Dr. Talat Canbolat, Osmanlı’da işçi hareketi yokmuş gibi davranılıyor ancak Takrir-i Sükun’un çıkmasında 30 grevin etkili olduğu söyleniyor. Bunu söyleyen kaynaklar aynı ancak tam anlamıyla örtüşmüyor. Kamu personel sisteminin değiştirilerek, memur statüsünün güçlendirilerek korunması gerekiyor. Her hizmet kolunda ayrı toplu sözleşme yapılmalı.
Prof. Dr. Pir Ali Kaya ise sendikal tarih süreçlerinden bahsederek, sendikal hayatın iniş ve çıkışlarından bahsetti.
Av. Hüseyin Rahmi Akyüz, hak emek ilişkisine vurgu yaparak, kamu idaresinin toplu sözleşmeyi, bütçe odaklı görerek, memurlara verilecek hakları, sadece mali yönden okuduğunu kaydetti. Akyüz, bunun daha çok emek odaklı olması gerektiğinin altını çizerek, “Kamunun, memurları ‘sayı’ ve ‘para’ olarak görmesinden çok, ‘emek’ odaklı, ‘hizmet üreten’ odaklı görmesi ve değerlendirmesi gerekiyor” dedi.
DPB Başkanı Enes Polat, kamu personel sisteminde ciddi bir müktesabat oluştuğunu ve ülke için bunun kazanım olduğunu söyledi. Memur sendikacılığının da mevzuattan önce ilerlediğini kaydetti. Toplu Sözleşme sistematiğinin ‘KİK-KPDK’ gibi mekanizmalarla daha da işler hale getirilebileceğini vurguladı.
Sempozyum ikinci gününde ‘Dünya’da Kamu Görevlileri Sendikacılığı: Sorunlar ve Fırsatlar’ oturumuyla sona erdi. Oturumun moderatörlüğünü Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Günay Kaya yaptı. Panelistler de Cezayir UGTA’ta bağlı INERS eğitimcisi Belgacem Krefah, Azerbeycan Uluslararası ve Ekonomik İlişkiler Şube Başkanı Firanginaz Mehbaliyeva, Sudan İşçi Sendikaları Dış İlişkiler Koordinatörü Yousif Ali Abdelkarim, Senegal Bağımsız Sendikalar Genel Sendikalar Başkan Yardımcısı İbrahima Gueye, Malezya Öğretmenler Sendikası Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Harry Tan Huat Hock oldu.Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Günay Kaya, “Ülkelerimiz farklı olsa da aynı sorunlarla mücadele ediyoruz, bu bizlere bu mücadelenin ortak bir şekilde, küresel olarak yürütülmesinin zorunluluğunu hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.
2 milyonu aşkın üyelerinin olduğunu belirten Cezayir UGTA’ta bağlı INERS eğitimcisi Belgacem Krefah, Cezayir’deki işgal döneminden de bahsederek, işgal döneminde büyük zorlukları atlattıklarını, hatta işgal döneminde sendikalarına çeşitli suikastlerin düzenlendiğini belirtti. Krefah, o dönemlerde yoğun bir özgürlük mücadelesi verdiklerinin de altını çizdi.
Sudan’da kamu görevlileri ve işçi statüsünde bir ayrım olmadığından bahseden Sudan İşçi Sendikaları Dış İlişkiler Koordinatörü Yousif Ali Abdelkarim, Sudan’daki sendikal hayata projeksiyon tuttu.
Senegal Bağımsız Sendikalar Genel Sendikalar Başkan Yardımcısı İbrahima Gueye ise, birlikte farklı alanlarda ortak bir hareket geliştirebiliyoruz ve bunun diğer bölgelere de yayılmasını istiyoruz. Ayrıca mücadelemizi de layıkıyla yürütmek için eğitim ağlarını genişletmeliyiz” şeklinde konuştu.
Malezya Öğretmenler Sendikası Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Harry Tan Huat Hock, ülkelerinde yaşadıkları bir çok sorunun üstesinden gelmek için çalıştıklarını kaydetti. Hock, “Gerekli ortaklığı kurarak mücadelemizi yürütmeye gayret ediyoruz. Karşılaşığımız sorunlara karşı yeni fikirler üretebilme kabiliyetlerimizi geliştirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile ilişkilerin, gerek çalışma hayatında gerekse de kültürel faaliyetler bakımından artırılması gerektiğini belirten Azerbeycan Uluslararası ve Ekonomik İlişkiler Şube Başkanı Firanginaz Mehbaliyeva, sendikal anlamda da bu ikili işbirliklerinin artması gerektiğini söyledi.Yalçın’dan Emeği Geçenlere Teşekkür
Sempozyumun kapanış konuşmasını ise Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın yaptı. Yalçın, “İki gündür üzerine çalıştığımız bu başlıkların tamamının arkasında çok büyük bir emek, ter ve mesai var. Ciddi anlamda mücadele verilmiş alanda daha iyisi nasıl geliştirilebilir? Noktasında önemli başlıklarla konuyu ele aldık. Katılımcılar için tüm misafirlerimize, oturum başkanlarımıza ve panelistlerimize teşekkür ediyorum. Doç. Dr. Erdinç Yazıcı beye bu programın akademik danışmanlığını yürüttüğü için ayrıca teşekkür ediyorum. Uluslararası İlkeler ve Toplu Sözleşme Uygulamaları Bakımından Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı” konusunu tekrar gözden geçirdik. Gerçekleştirilen her sunumdan istifade ettik. Toplantıları sonuna kadar takip ettim, notlar aldım, çok yararlandım. Toplantıda emeği geçen tüm arkadaşlarıma tekraren teşekkürlerimi sunuyorum. Simultane çeviriyi yaparak oturumu sizlere iletmekte emeği geçen çevirmenlerimize, konfederasyonumuzdaki mesai arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. İyi ki programımızı başarıyla sonuçlandırdık” diye konuştu.