İnsanların günlük ihtiyaçlarını karşılamak, huzur ve barış içinde çalışma ortamı bulmak, aile fertlerine ve kendisine iyi bir gelecek hazırlamak için Sanayi devrimiyle ortaya çıkan modern toplum tek başına bireyi bir hiç saymakta ve bir güç olarak görmemektedir. Demokratik idealleri olan insan mutlaka bir güç olmak, yönetilenden öte yönlendiren bir yapılanmanın içerisinde bulunmak istemektedir. Bu yapılanmalar en ideal şekilde sivil toplum örgütleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin en kuşatıcı olanı ise sendikalardır.
Demokratik toplumlarda sendikalar, devlet otoritesinin oto kontrol mekanizmasıdır. Demokrasi kültürünü sindirmiş toplumlarda sendikalar bir zaruret olarak ortaya çıkmaktadır. Devlet sendikanın karşısında olmak yerine, onun daha güçlü olabilmesi için çaba sarf etmektedir.
İsveç eski Başbakanı, “Çocuklarımızı okula yeni bilgiler alsınlar diye değil, bir sivil toplum örgütüne nasıl katılabilirim ve bu sivil toplum örgütü için ne yapabilirim bilincini geliştirsinler diye göndeririz.” diyor. Bu anlayış, toplumun yolsuzluklardan, kayırmacılıklardan, kirlenmişliklerden, yoksulluklardan kurtulmasını sağlayan anlayıştır.
Demokrasi ile “ben devletim” anlayışı bağdaşmaz. Hukuk devleti ilkeleri olmaksızın demokrasi tam işlerliğe kavuşamaz. Kişi hak ve özgürlükleri hukuk devletinin özüdür. Fertler hak ve özgürlüklerini korkusuzca, güvenlik içerisinde kullanamıyorlarsa, hukuk devleti dolayısıyla demokrasi eksik olacaktır. Sivil toplum örgütleri bütün bunların ölçüsüdür. Sivil toplum örgütleri içerisinde sendikalar en ön sıradadır. Kişi hak ve özgürlüklerinin, çalışanların emeklerinin, karşılığını almalarının, üretimin verimli, rasyonel olmasının gereği de budur. “Ben haklıyım hakkımı versinler” beklentisi yerine, ”Hak verilmez alınır” bilinciyle hareket etmek gerekir. Bu bilincin yaşama alanı ise sendikalardır. Demokrasilerde bireylerin yönetime ortak olması, sadece seçim dönemlerinde mümkün değildir. Bu yönetime baskı uygulamasının sürekliliği ancak sivil toplum örgütlerinin güçlü olmasıyla mümkündür. Bilinçli vatandaş olmanın gereği örgütlenmektir. Kişiler ekonomik, sosyal, kültürel, özlük ve meslekî hak ve menfaatlerini ancak bu tür sivil örgütlenmelerle koruyup geliştirebilir. Organize olmuş güçlü devlet mekanizması karşısında zayıf bireyin haklarının korunması ancak örgütlenmekle mümkündür. Sivil toplum örgütleri devlet faaliyetlerini yönlendiren kuruluşlardır. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarını yürütürler. Devletler muhatap olarak karşılarına ancak örgütleri alırlar. Sivil örgütler yasal sınırları zorlamak hatta yasal sınırlar insanların insanca yaşamasına engel oluyorsa bunu şiddete başvurmadan aşmak zorundadırlar. Birlik Haber-Sen ve Memur-Sen bu anlayış doğrultusunda örgütlendi. Çalışanların ekonomik ve sosyal haklarının korunması, geliştirilmesi için örgütlenmek gerektiğine inanan insanların öncü çabaları temelini yukarıdaki gerekçelere dayandırır.