Millet Ne Derse O!
Milli Mücadeleye emeği geçmiş olan herkesi rahmetle anıyor, geleceğimizin güvencesi çocuklarımızın ve tüm milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutluyoruz.
Müreffeh Türkiye'yi inşa edecek, barış içinde bir dünyanın kurulmasında önemli roller üstlenecek olan çocuklarımız, özgür düşünceli, kendi başına karar verebilen, sorgulayan, hayatın güçlükleriyle baş edebilecek ölçüde donanımlı ve yetenekli gençler olarak yetiştirilmeleri ortak hedefimizdir. Geleceğe bırakabileceğimiz en güzel miras; daha güzel, daha özgür ve daha huzurlu bir Türkiye olacaktır.
Bin yıllık medeniyetimizi inşa ettiğimiz Anadolu topraklarında milletimizi esaret zincirleriyle prangalamak isteyen müstevlilere, Akif’in diliyle “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diyerek karşı duran aziz milletimiz, dinini, mukaddesatını, değerlerini, namusunu, neslini ayaklar altına aldırmamak için bir mücadeleye girişmiştir. Bu mücadelenin öncüleri, ilinde, ilçesinde, köyünde toplumun sözünü dinlediği, kanaatine itibar ettiği, yolunda yürüdüğü hatta yolunda öldüğü kanaat önderleridir, din adamlarıdır, sarıklı mücahitlerdir. İşte bu öncülerin ortaya koyduğu enerjiyle yürütülen Milli Mücadele, 23 Nisan 1920’de Ankara’da, Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma Namazı’nı müteakip edilen dualarla açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gerçekleştirilmiştir.
Milletin azmi, kararlılığı, imkân ve gayretiyle yürütülen bir mücadelenin, milletin sahip olduğu değerlere muhalif bir anlayışa istinad etmesi zaten mümkün değildir. Bu nedenle, ‘Hâkimiyet, bilâ kayd u şart milletindir’ denilerek, millete dayanan bir anlayışla ve milletçe muteber zevatın oluşturduğu heyet-i temsiliye ağırlığında Türkiye Büyük Millet Meclisi teşekkül ettirilmiştir. Ancak Milli Mücadele’den zaferle çıkıldıktan sonra yeni dönemde gerçekleştirilecek yeni yönelişler için uygun yeni bir Meclis yapısı oluşturulması doğrultusunda milli irade vesayet altına alınmıştır. Bu vesayetçi yaklaşım, milletin her şeye aklının ermediği, dolayısıyla millete yönelik bazı güzelliklerin millete rağmen gerçekleştirilebilmesi için milli iradenin vesayet parantezine alındığı bir işleyişle 21. yüzyıla kadar ulaşmıştır.
Millet, teatral metotlarla, kendisinin muhalif olduğu bir anlayışın egemen olduğu yönetim biçimini kendisinin seçtiğine inandırılmıştır. Zaman zaman millet uyanıp vesayeti reddederek iradesine sahip çıktığında ise askeri darbeler, muhtıralar yoluyla millet iradesi susturulmuş, böylesi karanlık dönemlerde yapılan karanlık hesaplarla milletin yeniden uyandığında elinin kolunun bağlı olması için gerekli sistemsel tedbirler alınmıştır.
Dün askeri darbelerle vesayet altına alınan milli irade, bugün de aynı şekilde paralel yapı, taşeron örgütler ve küresel işbirlikçilerle vesayet altına alınmak istenilmekte, milletin sandığa yansıyan iradesi değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yansıyan iradenin sağlamasını yapacak olan ise yine millettir. Millet ne derse o!