Memur-Sen Sağlık Emekçilerinin Yanında! YAŞASIN EMEĞİMİZ, EKMEĞİMİZ ve ALIN TERİMİZ!
Pandemi tedbirleri kapsamında gerçekleştirilen programda Memur-Sen’in 1 Mayıs bildirisi okundu, görevleri başında şehit olan sağlık çalışanları için karanfil bırakıldı ve görevleri başındaki hastane çalışanlarına karanfil dağıtıldı.
Genel Başkan Ali Yalçın da emekçilerin gündemine ve taleplerine dikkatleri çeken bir konuşma yaptı.
Sağlık Çalışanlarının Çözüm Bekleyen Sorunları Var
Memur Genel Başkanı Ali Yalçın, "Türkiye'de hala sözleşmeli sağlık emekçisi yanlışı var. Bütün kamuda olduğu gibi sağlıkta da sözleşmelilik bitmeli. Sağlık alanında personel eksikliği giderilmeli, iş yükü hafifletilmeli" dedi. Konfederasyonun 1 Mayıs bildirisini okuyan Genel Başkan Yalçın, bu yıl 1 Mayıs'ı virüse direnen ve salgınla mücadelede en önde yürüyen sağlık emekçilerine ithaf ettiklerini belirtti.
Salgın sürecinde yaşamını yitiren 415 sağlık emekçisine şükranlarını sunduklarını ve Yüce Allah'tan rahmet dilediklerini ifade eden Yalçın, dünyada 7 binden fazla sağlık çalışanının hayatını kaybetmesi nedeniyle bu yılın "Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı" ilan edildiğini anımsattı. Türkiye'de sağlık çalışanlarının çözüm bekleyen sorunlarının olduğunu vurgulayan Yalçın, şu talepleri sıraladı: "Döner sermaye sağlık emekçilerinin canını yakmasın gönlünü alsın ve cebini rahatlatsın. Ek ödemeleri, dönmeyen bütçeden değil, merkezi bütçeden karşılansın. Sağlığımıza güvence sağlayanların, iş güvencesinin olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Türkiye'de hala sözleşmeli sağlık emekçisi yanlışı var. Bütün kamuda olduğu gibi sağlıkta da sözleşmelilik bitmeli. Sağlık alanında personel eksikliği giderilmeli, iş yükü hafifletilmeli. Sağlığımızı koruyanların, akıl, beden ve ruh sağlığına yönelik saldırıları hep birlikte engellemeli, sağlıkta şiddete son demeliyiz."
İnsan, Emeğin Üreticisi, Koruyucusu ve Gözeticisidir
Yalçın, insanın olmadığı, insan aklının dayanmadığı, insan ahlakının yok sayıldığı bir dünyayı kabul etmeyeceklerini belirterek, "İnsan onuru ve hakları yok sayılırsa; Demokrasi yoktur. Özgürlük yoktur. Hukuk, devlet, ehliyet, liyakat yoktur. İnsan yoksa üretim yoktur, tüketim yoktur, ekonomi yoktur. İnsan yoksa çalışma da çalışma hayatı da yoktur. İnsan, emeğin üreticisi, koruyucusu ve gözeticisi, değer vericisi, hakkını teslim edicisidir. İnsanı ve onun emeğini yok etmeye, yük göstermeye meyilli bütün ideolojiler bitmeye, devletler çökmeye mahkumdur" dedi.
1 Mayıs'ın herkese "İnsan emeğiyle hayatta kalır", "Dünya insan ve emeğiyle hayat bulur" sözlerini hatırlatması gerektiğini vurgulayan Yalçın, şöyle konuştu: "İsrail'in Filistin zulmü, Filistinlilere yaşattığı terör, Çin'in, Doğu Türkistanlılara soysuzluğu ve soykırımı hem insanı hem de insanlığı yok etmeyi hedefleyen utanç suçlarıdır. Suriye'de, Arakan'da, Yemen'de ve dünyanın birçok bölgesinde insan için emek vermek yerine insan hayatına son vermek suçları işleniyor. Hiç kimse 'ben sorumlu değilim' diyemez. Hiçbir insan 'beni ilgilendirmez' diyerek kenara çekilemez. Hiçbir emek örgütü, sivil toplum kuruluşu sırtını dönemez. Hiçbir devlet bu insanlık utancının tahammül edemez. 1 Mayıs, aynı zamanda insana ve insanlığa karşı suçlara, itiraz ve isyan günü olmalı. 1 Mayıs, Yemen'de aç çocukların, Filistin'de mazlum insanların, Doğu Türkistan'da mahzun Müslümanların çilesinin bittiği gün olmalı, aksi halde birlik günü demenin, mücadele günü demenin, dayanışma bayramı diyerek meydanlarda yürümenin ne anlamı var?"
Türkiye'nin Cüssesi de Bütçesi de Emeğin Hakkını Ödemeye Yeter
Kovid-19 salgını sürecinde kamu çalışanlarının hizmetlerin kesintisiz devam etmesi için özveriyle görev yaptığına dikkati çeken Yalçın, şunları kaydetti:
"Bu süreç bize, kamu hizmetinin önemini, güvenceli kamu personelinin değerini, kamu personel sisteminin güçlü olmasının emsalsizliğini aksi iddia edilemez bir şekilde ispatladı. Uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma, esnek mesai, tam kapanma, kısmi çalışma gibi sayısız yeni yöntem arızi olarak da olsa bu süreçte hayatımıza dâhil oldu. Hizmetlerin aksamaması, milletin hizmetsiz kalmaması adına ortaya konan başarı, kamu görevlilerimizin kalitesini, fedakâr olma hassasiyetini, birikimini ve millete hizmet kapasitesini tescillemiştir. Kamuda güvencesizlik hayal edenler, bunun için ter dökenler, çalakalem mevzuat önerenler dahi güvenceli memurun, güçlü devletin ilk şartı olduğunu anladılar. Doktorundan, öğretmenine, posta dağıtıcısından, sosyal güvenlikçisine, bekçisinden, polisine, hemşiresinden, mühendisine, şube müdüründen, şefine ve hizmetlisine bütün kamu görevlileri; insanımızı hayatta, kamu hizmeti sistemini ayakta tutmanın mücadelesinde ortaklaştı. Bu 1 Mayıs, milletimizin her ferdi ve yöneticiler, başta sağlık emekçileri olmak üzere bütün kamu görevlilerine teşekkür hediye etmeliler. Çünkü hizmeti aksatmadılar. Devletin işleyişini riske sokmadılar. Vatandaşın hizmet alma hakkını yok saymadılar. Aksine, hayatlarını, sağlıklarını ve ailelerini riske attılar."
Yalçın, kamu görevlilerinin fedakârlığının pahasının verilmesinden öte yapılanların herkesçe bilinmesi ve takdir edilmesi gerektiğini belirterek, "İş yükü artan kamu görevlilerinin aşlarının artmaması ne anlatılır ne anlaşılır bir durumdur. Türkiye’nin cüssesi de bütçesi de emeğin hakkını ödemeye yeter. Medeniyet değerlerimiz ise emeğe haksızlık etmemeye bakar. Sermayeye teşvik veren anlayış, emeğe teşviği çok görüyor. Ne gelirini arttırıyor, ne Gelir Vergisi'ni azaltıyor. Ek gösterge vaat edip, icraat için bir tarih göstermiyor. Emeğin hakkını esas alması gerekirken, bütçenin yükünü gerekçe gösteriyor. Faizin artması, enflasyonda hedefin tutmaması, kurda beklenenin olmaması, kamu görevlilerine maaşta erime, gelirde gerileme olarak yansıyor. Satın alma gücü düşen, enflasyon kaybı sürekli büyüyen memur cüzdanı ile bu duruma ısrarla gözünü kapatan yönetici vicdanı artık mahsuplaşmalıdır" dedi.
Hakkımız Olanı İstiyoruz
Yalçın, kamu görevlilerinin 5. Dönem toplu Sözleşmende hakkını verilmeyen, Memur-Sen'in öngörülerini kabullenmeyen ve tekliflerindeki doğruluğu göremeyen bakışın terk edilmesini isteyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"6. Dönem Toplu Sözleşme'de, kamu işvereni cömert bir bakışla, adil bir bütçeyle, kamu görevlilerine ayrılmış özel bir hisseyle masaya oturmalıdır. 1 Mayıs'ta kâğıda yazdığımız, meydanlarda haykırdığımız, afişlerle duvarlara astığımız teklifler, 'evet' denildiğinde sosyal maliyet azaltan, bütçeye ağır yük oluşturmayan makuliyete sahip. Siyasi irade bunu görmeli ve gereğini yerine getirmeli. Seyyanen zam teklifimiz, 5. Dönemde yapılan ve iki yıldır kayıp oluşturan hakem kararının bedelinin ödenmesini sağlayacak. Bu yıl Ramazan Bayramında emekliler üç kez bayram ikramiyesi alacak, Kamu görevlileri ise üç kez Ramazan bayramı ikramiyesinden mahrum bırakılacak. Diyoruz ki gelin bu yanlışı düzeltin, ikramiyeyi yükseltin, memurları kapsama dâhil edin, bayramı memurlar için ikinci bayrama çevirin. Biz kamu görevlileri olarak; adalet ve hakkaniyet noktasında hakkımızı, alın terimizin karşılığını istiyoruz. Kamu görevlileri olarak; sorunlarımızın çözülmesini, sınırlamaların esnetilmesini, yasakların kaldırılmasını bekliyor ve istiyoruz. Çok şey istemiyoruz. Adalet ve insani kalkınma konusunda çok yüksek hassasiyet istiyoruz. Birliğimize, mücadelemize ve dayanışmamıza değer verilmesini ve saygı duyulmasını bekliyoruz."