Memur-Sen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi Açıklandı
Memur-Sen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı sonrasında konfederasyon tarafından sonuç bildirgesi açıklandı.
İşte O Sonuç Bildirgesi:
Türkiye’nin en büyük emek hareketi Memur-Sen Konfederasyonu’nun; sendikal gündem ve çalışma hayatı konuları yanında ülke, ülkemizin de içinde bulunduğu bölge ve dünya ölçeğindeki son dönem gelişmelerini, Türkiye’ye yönelik finansal operasyonu, tırmandırılmak istenen terör ve Beşiktaş/İstanbul’da gerçekleşen terör saldırısı, Halep önceliğinde Suriye ve Ortadoğu’da yaşanan insani felaketleri, insanlığın bütününü etkileme kapasitesi barındıran sosyo-politik, sosyo-ekonomik, diplomatik zemine dair görünümü, sendikal örgütlenme ve sendikal faaliyetlere ilişkin süreç ve sonuçları değerlendirmek gündemiyle Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı 13 Aralık 2016 Salı günü Ankara’da gerçekleştirdi.
Genel Başkan Ali Yalçın başkanlında gerçekleşen, Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri ile Memur-Sen’e bağlı on bir sendikanın genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin ve Genç Memur-Sen, Kadınlar Komisyonu, Engelliler Komisyonu ve Emekli Memur-Sen başkanlarının da katıldığı toplantı sonucunda, aşağıda yer verilen tespit, teklif ve kararların “Memur-Sen Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi” olarak kamuoyuna deklare edilmesi kararına varılmıştır.
1- 10 Aralık 2016 Cumartesi günü İstanbul/Beşiktaş’ta “canlı bomba” yöntemiyle gerçekleştirilen 44 vatandaşımızın şehit olmasına ve 155 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan terör saldırısının faili hain terör örgütü PKK’yı lanetliyoruz. Yüce ALLAH’tan, şehit olan emniyet görevlilerimize ve vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
2- İnsani, tarihi, kültürel ve siyasi birikimini harekete geçiren, milli egemenlik ve tam bağımsızlıktan taviz vermeyen, siyasetten, ekonomiye, eğitimden, diplomasiye, bilimden, teknolojiye hemen her alanda değişim misyonu ve gelişim vizyonuyla büyüyen ve gelişen Türkiye’nin küresel şer akıl tarafından hedef alındığını biliyoruz. Milletin kararlığı, devletin gücü ve mazlumların duasıyla ülkemiz Türkiye’nin; kendisini terör eylemleriyle durdurmaya çalışanlara, diz çöktürmeye yeltenenlere, eski günlerine döndürmek isteyenlere haddini bildireceği ve küresel şer şebekesinin taşeronu terör örgütlerini yok edeceği vaktin hızla yaklaşmakta olduğuna inanıyoruz.
3 - İçeride ve dışarıda attığı her olumlu adımdan, millet iradesinin talebi ve beklentisini karşılayacak her olumlu gelişmeden sonra Türkiye’nin kan, vahşet, kaosun hakim olduğu ülkeye dönüştürmeye yönelik terör eylemlerinin patronajını gerçekleştirenlerin, son dönemde döviz ve faiz üzerinden “ekonomik ve finansal terörizm” yöntemiyle sonuç alma hayali kurdukları gün gibi ortadadır.
4 - Türkiye ekonomisine darbe vurmayı amaçlayan ve ağırlıkla dolar üzerinden yürütülen ekonomik ve finansal teröre karşı cevap niteliğindeki “dolarını bozdur, yerli parayla alışveriş yap” ve “uluslararası ticareti yerli paralarla yapalım” kampanyalarını destekliyor, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere kamu kurumlarının bu kampanyalara katkısını değerli buluyoruz. Bu kampanyalarla birlikte yüksek teknoloji kapsamındaki ürün gamının artırılması önceliğinde yerli üretimin artması yönünde Ar-ge ve inovasyon çalışmalarına hız verilmesinin ve kaynak aktarılmasının gerektiğini düşünüyoruz.
5 - Emperyalist egemenler, kapitalist düzenin kurucu ve koruyucu unsuru konumundaki mevcut küresel finans ve ekonomik sistemlerinin 2007’den itibaren yaşadığı ve her geçen gün derinleşen büyük krizini aşmak için “sıcak savaş çıkarmak”, “çok uluslu terör örgütleri kurmak” dahil insanlık dışı her türlü yolu ve yöntemi denediğinin farkındayız. Hegemonik emperyalistlerin var oluşuna, kapitalist sömürü çarkının kuruluşuna payanda olan “kumar ve kumpas ekonomisi sisteminin” ve bu sistemle inşa edilen ve insanlığın mahkum edildiği “köhne ve kahpe emperyal dünya düzeninin” yıkılışını sağlayacak her adımın, her çabanın, her çağrının paydaşı olmakta kararlıyız.
6 - Dünyanın farklı bölgelerinde ve özellikle Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde gerçekleşen darbelerin, terör eylemlerinin, iç savaşların, çatışma ve kamplaşmaların, zulüm ve vahşetin failleri ve işbirlikçileri, insanlığın katli eylemlerini bugün Halep’te icra ediyorlar. Bizler, Halep’in insanlığın ortak ahlak davası ve son imtihanı olduğunun idrakindeyiz. “Ben insanım, insanlığın tarafındayım” diyen herkesi; Halep’te zalimlerin zafer naralarına engel olmaya, mazlumların arşı titreten ahlarına kayıtsız kalmamaya, “Halep’e Yol Açmaya”, “Halep’i Ölümden, Dünyayı Zulümden Kurtarmaya” davet ediyoruz. Halep’in kurtuluşunun, güçlünün hakimiyetine meşruiyet sağlayan ve “insan(lığ)ı yok eden, zayıfı sömüren” küresel sistemin kıyameti olacağına inanıyoruz.
7 - Esad canisinin ve vahşi Baas rejiminin Halep’te gerçekleştirdiği ve soykırıma dönüşen katliamların suç ortağı Rusya ve İran’ın, Esad’la birlikte “insanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamında sanık sıfatıyla yargılanması ve/veya yaptırımlara muhatap olması için başta Türkiye olmak üzere insana ve insan onuruna değer veren bütün ülkeleri ortak bir girişimde bulunmaya ve sonuç alınıncaya kadar kararlı olmaya davet ediyoruz.
8 - Halep başta olmak üzere Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Arakan’da yaşanan katliamlar, soykırımlar ve terör örgütleri eliyle gerçekleştirilen can almalar sonucunda hayatını kaybedenleri, istatistiki veri ya da sayı olarak görenleri kınıyor, yitirdiklerimizin insan olduğunu haykırıyoruz. Beşli çetenin güdümünde olan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere adaletsiz dünya sisteminin ürettiği birçok kuruluşun artık tarihin çöplüğüne gitmek durumunda olduğuna inanıyoruz.
9 - Bizler, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz yürüyüşündeki “Artık Yeter!” haykırışımızı, küresel emperyalistler ve onların işbirlikçileri ellerini, silahlarını, uçaklarını, gemilerini, vahşet üreticisi askerlerini Ortadoğu dediğimiz medeniyet cevheri bölgeden çekinceye kadar sürdüreceğiz.
10 - Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz’daki terörist darbe teşebbüsü sonrasında Türkiye’ye destek vermekten imtina eden dost/müttefik görünümlü ülkelerin ve çok uluslu yapıların, FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütlerine verdiği destek, sağladığı koruma milletimiz tarafından bütün çıplaklığıyla müşahede edilmiştir. Bu ülkelere ve çok uluslu yapılara, uluslararası ilişkilerde geçerli olan diplomatik nezaketin milletimiz açısından bağlayıcı olmadığını hatırlatıyor, teröre, terör örgütlerine verdikleri açık ve zımni desteğe son vermeye davet ediyoruz.
11 - Saikleri, yöntemleri ve fiilleri noktasında ayırım yapmadan her türlü terörü ve bütün terör örgütlerini lanetliyor, PKK/PYD, FETÖ, DAEŞ, DHKP-C başta olmak üzere mazlumlarının hamisi ülkemize dönük kirli hedeflerin taşeronluğunu üstlenen bütün terör örgütlerini, aynı akıl/el tarafından yönetilen ve vekalet verilen caniler ve hainler topluluğu olarak görüyoruz. Bu örgütlerin bertarafına, uzantılarının ve unsurlarının siyasal zeminden, kamu düzenine, kamu personel sisteminden, ekonomik sisteme bütün alanlardan tasfiye ve tahliyesine yönelik faaliyetleri “demokratik düzenin ve insan haklarına dayanan toplumsal hayatın korunması” noktasında devletin asli sorumluluğu kapsamında değerlendiriyoruz.
12 - Mevcut dünya düzenine yönelik “Dünya Beşten büyüktür” itirazının öncülüğünü üstlenen Türkiye’de hükümet sistemine yönelik anayasa değişikliği uzlaşmasının deklare edildiği süreçte; terör örgütlerine verilen talimatların ve terör eylemlerinin artmasını Türkiye’nin yolunu kesmek konusundaki arayış ve telaşın boyutunu göstermesi yönüyle manidar buluyoruz. Bütün kirli ortaklıkları ve milli iradeyi hedef alan kalkışmaları bertaraf etmek konusundaki cesaretini ve maharetini 15 Temmuz’da herkesin anlayacağı şekilde somutlaştıran milletinden kaynaklanan gücüyle, sağlıklı işleyen demokrasisiyle, bağımsızlık şuuruyla ülkemiz Türkiye’nin, bu ve benzeri saldırılara boyun eğmeyeceğini ve diz çökmeyeceğini dost ve düşman herkese ispatlayacağı şerefli mücadelenin alanımızda öncülüğünü genelinde paydaşlığını yapmayı onur sayıyoruz.
13 - İnsanlığa, ümmete, bölgemize ve ülkemize yönelik küresel kuşatmaya ve teröre son vermek noktasında Türkiye’nin en büyük gücünün bin yıllık tarihe sahip ortak yaşama iradesinden doğmuş milli birlik, eşitlik temelli kardeşlik ve “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” anlayışından beslenen sarsılmaz “erdemli mutabakat” olduğu kanaatimizi bir kez daha deklare ediyor, bu temel çerçeveye hassasiyet göstermesinin önümüzdeki dönemde siyasetin ana yapıcılarının Türkiye’ye ve geleceğe dair en büyük sorumluluğu olduğuna inanıyoruz.
14 - Türkiye’nin ileriye ve insanı merkeze alan güçlü, güvenli geleceğe dair yolculuğuna set çekme çabalarının merkezine yerleştirilen terörle ve terör örgütleriyle mücadelesinde yüksek sorumluluk, sarsılmaz kararlılık ve sürekli fedakarlık anlayışıyla görevlerini yerine getiren bütün güvenlik teşkilatlarımıza ve mensuplarına milletimiz adına şükranlarımızı arz ediyoruz.
15 - Türkiye’ye yönelik ekonomi ve finans odaklı teröre, döviz ve faiz artışına yönelik hamlelere karşı alınması gereken tedbirlerin hızla ve kapsayıcı bir içerikle hayata geçirilme çabalarını önemsiyoruz. Bu çerçevede, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun son kararını ve bu karar çerçevesinde uygulamaya konulması öngörülen teşvik paketini olumlu bir adım olarak görüyoruz. Bununla birlikte, mevcut kararların ve teşvik paketinin reel sektörle sınırlı tutulup, kamu hizmetleri alanına ve kamu personeline dair teşvik ve motivasyon üretecek hükümler içermemesini de önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Mal üretimi yanında hizmet üretimi alanının özellikle de kamu hizmeti alanının da ekonominin bir parçası olduğunu göz ardı etmeyen bir yaklaşımla, EKK kararlarının içeriğini ve yararlanacak öznelerin kapsamını genişletecek bir yeni düzenlemenin en kısa sürede ve hakları/imkanları artıracak bir içerikle yayımlanmasını bekliyoruz.
16 - 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve sonrasında oluşan tablo, bu tablonun devamına ve 15 Temmuz’da yaşanan kalkışmanın tekrarına engel olmak amacıyla ilan edilen olağanüstü hali, anayasal gereklilik ve hukuki zorunluluk kapsamında görmekle birlikte, normalleşme ve olağanlaşma adımlarının da hızla atılması gerektiğine inanıyoruz. Bu kapsamda, çalışma hayatının toplumun hemen bütününe yönelik bu kapsamda mesajlar vermek için en uygun alan olacağı gerçeğinden hareketle; 3. Dönem Toplu Sözleşmesi’nde üzerinde çalışma yapılarak kazanım üretmesi kararına varılan ve imza altına alınan 21 konu başlığıyla ilgili çalışmanın 31 Aralık 2016 tarihine kadar tamamlanması ve kamu görevlilerinin 2017 yılına yeni kazanımlarla girmesinin sağlanması çağrımızı yineliyoruz.
17 - Kamu görevlilerine yönelik yeni kazanımlar üretmek ve bu yolla Türkiye’nin kendisine yönelik kirli operasyonlarla diz çökmeyeceğini bu alan üzerinden de tescillemek amacıyla;
KİT’lerde ücret gruplarının 5’ten 3’e düşürülmesi ve DHMİ personelinin havacılık tazminatı konusundaki beklentilerinin karşılanması perspektifiyle YPK’ya sunulan düzenlemelerin (Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Müezzinoğlu’nun ifade ettiği şekilde Aralık ayı içerisinde) 31 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe konulması
4C’li personele kadro verilmesi
Memur işi yapan işçilerin memuriyet kadrolarına geçirilmesi
Taşerona kadro sözünün tutulması ve 01.01.2017 tarihi itibari ile kadar hizmet alımı pozisyonunda çalışan tüm personele kadro verilmesi
Matrah ve/veya oranlarda gerekli düzenleme yapılarak kamu görevlilerinin gelir vergisi kaynaklı mağduriyetinin ve vergi yükünün azaltılması,
666 sayılı KHK kapsamında ödenmekte olan ek ödemelerin tamamının/uzlaşmayla belirlenecek bölümünün sosyal güvenlik prim kesintisine dahil edilerek emekli aylığının ve emekli ikramiyesinin hesabında artırılması
hususlarını içeren yasal ve idari düzenlemelerin ivedilikle yürürlüğe konulmasını önemsiyor ve teklif ediyoruz.
18 - Yakın tarihte TBMM’ne sunulan Anayasa değişikliği paketinin içeriğinde kamu görevlilerine yönelik siyaset ve grev hakkı sağlayacak hükümlerin yer almamasını önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Katılımcı ve tam demokrasi noktasındaki önemli bir eksikliğin giderilmesi, sendikal haklar üçlüsünün ayrılmaz parçası konumundaki grev hakkının kamu görevlileri sendikacılığın alanında da yerini alması hedefleriyle, Anayasa değişikliği paketinin içeriğinde kamu görevlilerinin siyaset ve grev hakkı yasaklarına son verecek hükümlere yer verilmesi talebimizi ısrarla ve kararlılıkla yineliyoruz.
19 - Katılımcı demokrasinin önemli somut uygulama zeminlerinden biri olan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in uzun süredir toplanmaması ve 2010 Anayasa değişikliğiyle Anayasal kurum haline getirilmesine yönelik hüküm çerçevesinde yeni bir yasa düzenlemeye kavuşturulmaması durumu sona erdirilmelidir. En çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları konfederasyonu olması sıfatıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey’in üyesi olan Memur-Sen’in, üyeleri Konsey tarafından belirlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi’nde kamu görevlilerinin tek temsilcisi sıfatına sahip olmasına yönelik kararın alınmasını da sağlamak üzere Ekonomik ve Sosyal Konsey’in ivedilikle toplanması çağrımızı bir kez daha tekrar ediyoruz. Bunun yanında Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye İş Kurumu, Yunus Emre Enstitüsü gibi sivil katılımın, çalışma hayatı öznelerinin ve kamu hizmeti alanına yönelik örgütlenmesi bulunması kuruluşların Genel Kurul ve Yönetim Kurulu düzeyinde temsil edildiği kurum, kurul ve kuruluşlarda “En çok üyeye sahip Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonunun (bugün itibariyle Memur-Sen’in) temsiline imkan sağlayan yasal ve idari düzenlemelerin yapılmasını demokratik katılım ve sivil toplum katkıosı açısından ikamesiz bir zorunluluk olarak görüyoruz.
20 - Kamu görevlilerinin kariyer ve liyakat sistemi ve sadakat zemininde milletine ve ülkesine hizmet ettiğini göz ardı eden bütün yaklaşımları ve çabaları reddediyoruz. Yetkili ve ilgilileri, kamu hizmeti sunma noktasında sahip olunması gereken görev motivasyonunu, çalışma huzurunu, iş barışını, hukuk devleti ilkesinin temel değerlerinden olan kazanılmış hakların korunması ilkesini yok sayma/yok etme algısı üreten söylemlerden kaçınmaya davet ediyoruz. Bu çerçevede, iş güvencesini konu edinecek her tür çabanın karşısında olacağımızı, rotasyonu, başarı değerlendirmesi ya da performansı esas alan ve Memur-Sen’in fikir, görüş ve eleştirilerinin dikkate alınmadığı hiçbir çalışmaya sessiz kalmayacağımızı bir kez daha ve yüksek kararlılıkla ifade ediyoruz.
21 - Darbe yapmak, cunta kurmak ve Türkiye’yi işgal etmek şeklinde üç aşamalı 15 Temmuz kalkışmasının asli ve adi faili FETÖ’yle mücadelenin en önemli ayaklarından birinin, FETÖ’nün kamu personel sistemindeki kişi ve kurum yönüyle bütün uzantılarının ve bütün unsurlarının tasfiye ve tahliyesi olduğu konusundaki tavrımızı/kararımızı tekrar ediyor, bu yönde yürütülen çalışmaları hukuki zorunluluk ve siyasi sorumluluk olarak görüyoruz. Bununla birlikte, FETÖ mensuplarının kamudan tasfiyesi kapsamında gerçekleştirilen açığa alma ve ihraç işlemlerinde; ölçütler ve işlemler noktasında kurumlar arasında karar ve uygulama birliğinin sağlanmasını, masum olduğunu ispatlayanların göreve döndürülmesini de FETÖ’yle mücadelede olması gereken sonuca ulaşılması noktasında önemli ve gerekli görüyoruz.
22 - Türkiye, siyasi, ekonomik ve diplomatik zemindeki değişimlerin etkisi ve bütün milletin, siyasetin, sermayenin ve emek kesiminin ortak katkı ve çabasıyla ekonomik büyüme noktasında bir çok ülke açısından örnek teşkil eden bir grafik ortaya koymuştur. Bu grafiğin oluşmasını sağlayan ortaklık, büyüme ve refahın paylaşımında ne yazık ki gerçekleştirilememiştir. Kamu görevlilerinin ekonomik büyüme ve refah artışı konusunda yaptığı katkılar, hiç kimsenin ve herhangi bir kesimin reddedemeyeceği şekilde ortadadır. Bütün bunlara bağlı olarak 4.Dönem Toplu Sözleşmelerinin gerçekleştirileceği 2017 yılında, Kamu İşvereni sıfatıyla toplu sözleşme masasına teklif sunacak olan siyasi iradenin, toplu sözleşmeyi refahın adil paylaşımı fırsatı olarak gördüğünü ispatlayacak bir anlayış ve içerikle görüşmelere hazırlanmasını ve teklifler hazırlamasını da önemsiyoruz.