Azmettiriciler Bulunmalı, Kirli Oyun Bozulmalı!
Öncelikle şu hususun altını çizmek istiyoruz: Uluslararası hukukta olduğu gibi inancımız ve örfümüz gereği de elçiler emanettir. Geleneğimiz de elçiye zeval olmaz der. Dolayısıyla bu saldırı Andrey Karlov yanında geleneğimiz ve inancımızdan kaynaklanan değerlerimizi de hedef almaktadır.
Ülkemiz, son bir buçuk yılda DEAŞ ve PKK’nın şehirlerimizde düzenlediği 30’tan fazla terör saldırısında 500’e yakın insanımız hayatını kaybettiği sistematik terör saldırılarına maruz kalmaktadır. Bizler Andrey Karlov’un katledilmesini, bu terör saldırılarının ve 15 Temmuz’un devamı niteliğinde, Türkiye’yi çevreleme hareketinin yeni bir evresi olarak görüyoruz. Tetiği kimin çektiğinden öte, arkasındaki üst aklın neyi amaçladığına odaklanmak durumundayız.
BM Güvenlik Konseyinde, Halep’te insani koridor açılmasına oy birliği ile karar verilmesinin hemen sonrasında; Rusya, Türkiye ve İran’ın katılımıyla Astana’da gerçekleştirilecek Suriye zirvesinin hemen öncesinde; Halep’te insani krizi aşmak için Rusya ve İran’la sürdürülen diplomatik sürecin insani beklentileri karşılayacak sonuçlar vermeye başladığı bir zeminde; Rusya ile ilişkilerin yeniden normalleştiği ve daha geniş perspektifli ilişkilerin konuşulduğu bir süreçte gerçekleşmesi saldırının hedefinin Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek ve Türkiye’yi dış politikada belli merkezlere mahkum etme stratejisinin bir parçası olduğu açıktır.
Türkiye’nin dış politikada yeni seçenekler üretmesi, düşman azaltıp dost ve müttefik noktasında güncelleme yapması, küresel düzenin mevcut yararlanıcılarını rahatsız etmekte ve milletimiz bu yönüyle merkezinde 15 Temmuzun olduğu Türkiye’ye yönelik sindirme ve kuşatma pratiklerinin fail ve azmettiricilerinin kim olduğunu bilmekte ve not etmekte, büyük oyunun farkında olmanın gereklerini her zeminde yerine getirmektedir.
Terörün öncelikli hedefi toplumu sindirmek, karamsarlığa düşürmek, birlik ve beraberliği bozacak fitne tohumları atmak, temel doğrularımızı sorgulamaya açmaktır. Bu yönüyle terör, toplumsal anlamda “millet” olma ruhunu hedef almaktadır. Bunu boşa çıkarmanın yolu ise bilinçli ve uyanık olmaktan, birlik ve dayanışma ruhunu canlı tutmaktan, terörün temel amacı olan korku ve panik yaratma gayesini boşa çıkaracak bir serinkanlılık içerisinde hareket etmekten geçmektedir. Teröre karşı en güçlü mesaj, daha fazla, daha derin, daha güçlü bir “millet” yani Kur’an’ın emrettiği üzere “bunyanun mersus” yani birbirine kenetlenmiş bir bina gibi bir ve beraber olmaktır.
Yanı sıra terörün artık gündelik hayatın her anında ve yerinde karşımıza çıkmaya başladığı bir ortamda, terör gerçeği ile birlikte güvenlik içinde yaşayabilmenin asgari şartı önleyici istihbari tedbirlerin ve güvenlik önlemlerinin yaşamın doğal akışını bozmadan alınmasıdır. Bu noktada özgürlük-güvenlik dengesi korunmak kaydıyla, devletin bütün dikkatini bu tür saldırıları önlemeye vermesi ve bir güvenlik zafiyetinin oluşmasına engel olması gerekmektedir.
Milli seferberlik ruhuyla hareket eden milletimiz her türlü provokasyonların, kirli tezgahların, üst akıl oyunlarının üstesinden gelecek güçte, dirilikte ve kararlılıktadır. Bizler, Memur-Sen Konfederasyonu olarak milletçe bu oyunları ele boşa çıkaracağımızı, bu tezgahı kuranların heveslerini kursaklarında bırakacağımızı kararlılıkla ilan ediyor, Rus büyükelçisine yapılan saldırıyı ve arkasındaki kirli güçleri nefretle kınıyor ve lanetliyoruz.