4688 Sayılı Kanun ve 10. Yılında Toplu Sözleşme Kongresi Başladı
Kamu görevlilerinin birçok sendikal hakkını tescil etmesi bakımından önemli bir adım olan ancak gelinen noktada sayısı milyonları aşan kamu görevlileri kitlesinin beklentilerini karşılamada yetersiz kalan 4688 sayılı Kanun ve toplu sözleşme düzeninin her yönüyle ele alınacağı “4688 Sayılı Kanun ve 10. Yılında Toplu Sözleşme Kongresi” başladı. Memur-Sen Genel Merkezi’nde başladı.
Kongrenin açılışına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, AYBÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Aydınlı, İLO Türkiye Direktörü Numan Özcan, Memur-Sen İl Temsilcileri, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı.
Yalçın: Enflasyondaki tırmanış maaşları eritiyor
İki gün sürecek olacak kongrenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine değinerek başladığı konuşmasında kamu görevlilerinin alım gücünün düştüğünü vurguladı. Enflasyon farkının eriyen maaşlara çare olmadığını ifade eden Yalçın, “Enflasyondaki bu anormal tırmanış maaşları eritiyor, alım gücünü düşürüyor, geçim sıkıntısını artırıyor. TÜİK tarafından açıklanan Mart ayı enflasyon oranı %5,46 Yıllık enflasyon %61,14 ve Mart ayı itibarıyla enflasyon farkı ise % 14,23 olarak gerçekleşti. 6. Dönem Toplu sözleşmemizde alım gücünü korumak için hükme bağladığımız enflasyon farkı bile bu enflasyonist ortamda kayıpları telafi etmeye yetmiyor. Memur-Sen olarak hükümetten beklentimiz; Enflasyonun durdurulması ve geriletilmesi, ‘Eşel Mobil’ sistemi gibi ek tedbirlerle alım gücünün korunması, alım gücünü artıracak maaş iyileştirmelerinin yapılması, başta kamu görevlilerimiz ve sabit gelirlilerin enflasyona ezdirilmemesidir” diye konuştu.
Memur-Sen olarak 12 Eylül 2010 yılında yapılan referandumda toplu sözleşme hakkının Anayasa paketine dahil edilmesi konusunda çaba gösterdiğini belirten ve referandumun ardından 4 Nisan 2012’de 4688 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiğini hatırlatan Yalçın, “Toplu görüşmeden toplu sözleşmeye geçiş sürecinin ifadesi olan bu tarih kamu görevlileri sendikacılığının önemli bir dönüm noktası Memur-Sen’in ve kamu işvereninin önemli bir kazanımıdır. O tarihten bugüne yetkili konfederasyon olarak 6 kez toplu sözleşme masasına oturduk, bunlardan 4’üne imza attık, 2’si hakeme gitti. İmza attığımız 4 toplu sözleşmede toplam 802 kazanım elde ettik. KPDK, KİK gibi sosyal diyalog mekanizmalarını kazanım için fırsat olarak gördük. Çok sayıda sorunu bu mekanizmalar içinde çözmeyi, kazanımlar elde etmeyi başardık. Kuşkusuz en büyük kazanımımız bizzat toplu sözleşme hakkının elde edilmesiydi” ifadelerini kullandı.
“Mevcut mevzuatla daha fazla ilerlemek mümkün değil”
Mevcut haliyle toplu sözleşme düzeneğinin ve 4688 Sayılı Kanun’un eksiklik ve zaaf barındırdığını söyleyen Yalçın, “Türkiye’nin kamusal hizmet yükünü çok büyük oranda 4 milyona yakın kamu görevlisi çekiyor. Kamu görevlisi ülkenin hafızası, birikimi, sürekliliği demek… Toplu sözleşme masasında 2 milyonu aşkın memur emeklisiyle birlikte 6 milyonu bulan bir kitleyi temsil ediyoruz. Aileleriyle birlikte düşünüldüğünde, Toplu sözleşmenin ve Kanun’un nasıl devasa bir kitleyi etkilediği daha iyi anlaşılacaktır. Biz, çeyrek asırdan fazladır 4688’i, 10 yıldır toplu sözleşmeyi hakem dâhil bütün süreçleri ve sonuçlarıyla birlikte tecrübe etmiş bir konfederasyon olarak diyoruz ki; 4688 ve toplu sözleşme düzeninin, bu devasa kitlenin beklentilerini karşılayacak, sorunlarını çözecek, haklarını koruyacak yetkinlikte değil.4688 tamamlanmalı, olgunlaştırılmalı, geliştirilmeli. Mevcut mevzuatla daha fazla ilerlemek mümkün değil. Biz diyoruz ki gelin bu yasayı da masayı da daha hakkaniyetli, daha yetkin hale getirelim. Süreci de sonucu da adil olsun; kamu işvereninin de kamu görevlisinin de içine sinsin” şeklinde konuştu.
Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, konuşmasının sonunda Memur-Sen’in toplu sözleşme ve ilgili kanunun yapısına ilişkin çözüm önerilerini sıraladı. Yalçın’ın sıraladığı bazı çözüm önerileri şöyle:
-Toplu sözleşmenin kapsamı genişletilmeli,
-Hakem heyetinin yapısı değişmeli, adil kararlar verebilecek tarafsızlığa kavuşmalı.
-Yine tecrübelerimiz gösteriyor ki; grevsiz pazarlık, toplu sözleşmenin ruhuna uygun değil. Kamu görevlisinin elini zayıflatan bu durum değişmeli, grev hakkı verilmelidir.
-Sendikalı olmayı teşvik etmeyen, yetkili sendika üyesi olmayı da önemsizleştiren bu sendikal düzen değişmeli, dayanışma aidatı mutlaka kanuna girmelidir.
-Toplu sözleşmenin süresi, süreci, işleyişi; adil ve eşit şartlarda bir pazarlığı mümkün kılacak şekilde değişmelidir.
-Örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, sendikal özgürlükleri engellenen kamu görevlilerinin önü açılmalı, emeklilerin sendika üyesi olma hakkı tanınmalıdır.
-Toplu sözleşmenin özerkliği teminat altına alınmalı, toplu sözleşme hükümlerinin tam ve eksiksiz uygulanmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
Bakan Bilgin: - "Enflasyona karşı çalışanları korumak bizim görevimiz"
Kongrede konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise Türkiye'nin karşılaştığı tüm zorluklara rağmen önemli adımlar attıklarını, bu adımları atmaya da devam ettiklerini dile getirerek “Enflasyona karşı çalışanları korumak bizim görevimiz. Bu konuda kısa sürede tarihsel adımlar atıldı. Bunlardan birisi asgari ücrete yapılan artış. Tarihimizde ilk defa enflasyon yüzde 36 iken, yüzde 50 düzeyinde reel artış yapıldı. Devam eden enflasyonist ortam dikkate alındığında bunu değişik şekillerde yorumlamak mümkün ama inkar etmek mümkün değildir. Diğer bir konu, asgari ücretin vergi dışı bırakılması, tüm ücretlerin asgari ücret kadar olan kısmının vergi dışı bırakılmasıdır. Bu bizim öğrenciliğimizden beri konuşulan bir konuydu. Bu konuda bir ilk yaşandı ve bu gerçekleşti. Bugün bunun önemini göremeyebiliriz ama biraz tarihsel baktığımızda ne kadar önemli olduğunu daha iyi görebiliriz” diye konuştu.
"Sözleşmelerle ilgili çalışma tamamlanmak üzere"
3600 ek gösterge çalışmalarının mayıs ayında tamamlanıp Meclis'e intikal ettirilmesini ümit ettiklerini belirten Bakan Bilgin sözleşmeliler konusunda yapılan çalışmanın tamamlanmak üzere olduğunu ifade etti. Bakan Bilgin Türkiye'nin sosyal devlet olma sorumluluğunu, salgın şartlarına, dünyadaki enflasyonist ortama, bunun Türkiye'ye etkilerine rağmen yerine getirme bilinciyle hareket ettiğini belirterek şöyle devam etti:
"Bundan da asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal devlettir. Ne demek sosyal devlet? Sosyal politikalarıyla çalışanlarını koruyan, enflasyona ezdirmeyen devlet, enflasyon artıyorsa enflasyona karşı koruyucu tedbirler alan devlet. Çalışanların çalışma şartlarını, statülerini ve standartlarını belirleyen devlet. 3600 ek göstergede çalışmamız son aşamaya geldi. Sosyal tarafların da katılımıyla çalışmamızı tamamlamak üzereyiz. Ümidimiz mayıs ayında çalışma tamamlanacak ve Meclis'e intikal ettirilecek. Bunun yanında, kamuda sözleşmeli personellerin durumunu isteğe bağlı olarak düzenlemek, bunu da belli kamu haklarına kavuşturarak çözmek istiyoruz. Bu konudaki çalışmamızı da tamamlamak üzereyiz, bunu sosyal taraflarla ele alıp bir çözüme kavuşturacağız."
Rektör Aydınlı: Dünyada sendikalar üye kaybederken ülkemizde kamu sendikacılığında önemli bir örgütlenme oranına ulaşıldı
Kongrenin açılışında katılımcılara hitap eden Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Aydınlı ise sendikaların yalnızca talep eden kuruluşlar olmadığını aynı zamanda bu tür bilimsel çalışmalarla teklif sunan kuruluşlar olduğunun bir göstergesi olması bakımından bu kongreyi önemsediğini ifade ederek “Son resmi veri olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Temmuz 2021 istatistiklerine göre memurlarda örgütlenme oranı yüzde 64,66’dır. Bir başka anlatımla memurların üçte ikisi sendikalıdır. Son verilere göre işçilerde örgütlenme oranı ise 14,32’dir. İşçi ve memurların örgütlenme oranı kıyaslandığında memurların örgütlenme oranlarının oldukça yüksek olduğu görünmektedir. Sendikal yapıların örgütlenme oranları gibi yasal düzenlemelerinin de farklı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle işçi ve memur sendikalarının yasal düzenlemeler bakımından farklı normlara tabi olmaları birtakım tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bugün burada değerli akademisyenler, bürokratlar ve sendikacılarla bu hususlarda tartışılacaktır. Dünyada sendikalar üye kaybederken ülkemizde kamu sendikacılığında önemli bir örgütlenme oranına ulaşıldı. Ancak zannımca nicelik olarak büyüyen sendikal hareketi nitelik olarak geliştirmedikçe sendikal krizlerin ortaya çıkması muhtemeldir. Bu nedenle sendikalar nicelik artışını niteliğe dönüştürmenin yollarına kafa yormalıdır” şeklinde konuştu.