TOPLU SÖZLEŞME YASASI

01.08.2015 20:31

TOPLU SÖZLEŞME YASASI

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, toplu sözleşmeyi imzalama yetkisini, en çok üyeye sahip olan yetkili konfederasyona veren taslağın, anlaşma sağlanamaması halinde başvuracak konfederasyon konusunda yetki gaspı yapmak istediğini söyledi.

 

Ahmet Gündoğdu, www.samanyoluhaber.com 'un sorularını cevaplandırdı. Toplu sözleşme sürecinden ek ödemeye, öğretmenlerin yaz seminerlerinden rotasyona kadar birçok konuda soruları cevaplandıran Ahmet Gündoğdu, gündemdeki konulara ait görüşlerini açıkladı.

 Toplu Sözleşmede son durum ne? 'Eşit işe eşit ücret' konusundan kim zararlı çıkar? Memurun mesaisiyle ilgili açıklamalara memurlar son sözü söyledi.

 

Son zamanlarda memurlarla ilgili bir biri ardına açıklamalar yapılıyor. Bir yandan Toplu Sözleşme Hakları tartışılırken, diğer taraftan memur mesai saatleri, rotasyon mevzusu gündemin ana başlığını oluşturuyor. Peki Memurlar kendileriyle ilgili yapılan bu açıklamaları nasıl karşılıyor. Samanyoluhaber.com'un sorularını cevaplayan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, önemli açıklamalarda bulundu. İşte o Röportaj:

Bu yıl, hükümetle memurlar arasında toplu sözleşme henüz
yapılamadı. Bu konuda son durum nedir?


Kamu çalışanları, geçen yıl gerçekleştirilen Anayasa değişiklik paketiyle
toplu sözleşme hakkını elde etti. Toplu görüşmeyi bitiren, toplu sözleşme
dönemini açan bu değişiklik, anayasal değişiklik gerçekleşmesine karşın,
yasal değişikliği yapılmadığı için henüz hayata geçirilemedi. Her yıl,
15 Ağustos'ta başlayan ve 15 gün süren toplu görüşmeler, bu yıl toplu
sözleşme yapılabilmesi için yasal değişiklik sonrasına ertelendi. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in de katılımıyla birçok toplantı
gerçekleştirildi. Hazırlanan taslak, şu anda Bakanlar Kurulu'nda ve
TBMM'ye sevk edilmeyi bekliyor.

Peki, yasa taslağı beklentilerinizi karşılıyor mu?

Kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip olmasına yönelik olarak
Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yapılan değişiklik sonrasında
başlatılan toplu sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat çalışmaları
sonucunda hazırlanan Kanun Tasarısı Taslağı, toplu sözleşmeyle ilgili
hükümleri dahil bir çok konuda beklentileri karşılamaktan uzak hükümler
içeriyor. Bu konuda dört dörtlük bir taslak olduğunu söyleyemeyiz. Hatta,
birçok eksikleriyle TBMM'ye sevk edilecek. Tespit ettiğimiz eksiklerin
giderilmesi için, komisyon ve genel kurul sürecinde de işin takipçisi
olacağız. Nedir bu eksiklikler diyecek olursak, en büyük eksiklik toplu
sözleşme sonrası, anlaşma sağlanamaması halinde, Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu'na kimin başvuru yapacağıyla ilgilidir. Toplu sözleşmeyi
imzalama yetkisini, en çok üyeye sahip olan yetkili konfederasyona
veren taslak, anlaşma sağlanamaması halinde başvuracak konfederasyon
konusunda yetki gaspı yapmaktadır. Bütün konfederasyonlara başvuru
hakkı vermektedir. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Resmi Gazete'de
yayınlanan yetkili konfederasyonun yetkisi, bu yasa ile alınmaya
çalışılmaktadır. Bunun düzeltilmesi için elimizden geleni yapacağız.
Dikkat çekmek istediğimiz bir başka husus ise, ILO tarafından sürekli
gündeme getirilen, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasına
yönelik çalışmadır. Biz, emniyet, genel kurmay, milli savunma
bakanlığında çalışan sivil memurların sendikalı olmasını istiyoruz. Bu
engeli aşabilmiş değiliz.

Eşit işe eşit ücret hangi kesimi olumlu, kimleri olumsuz etkiler?
Memurların hepsi bu durumdan memnun mu? Neden? Peki
eşitleme nasıl olacak? Kimin maaşı yükselip, kiminki sabitlenecek
ya da azalacak?


Bahsettiğiniz düzenleme, bir Kanun Hükmünde Kararname ile
gerçekleştirildi. Memur-Sen olarak, Kanun Hükmünde Kararnamelere
karşıyız. Bunun sebebi ise, konunun taraflarının görüşü alınmadan,
ya da önceden alınan görüşlerin işine geldiği gibi tek taraflı olarak
hazırlanmasıdır. Resmi Gazete'nin 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı
mükerrer baskısında yer alan; Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının
Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'yi aynı
kapsamda değerlendirmekteyiz.

Söz konusu KHK'de yer alan hususlarla ilgili olarak ise; Toplu sözleşme
masasının konusunu teşkil eden ek ödemenin KHK ile düzenlenmesi doğru
bir yaklaşım değildir.

2008 Toplu Görüşmeleri ile hayata geçirilen ek ödemeye ilişkin
taleplerimizin bir kısmı KHK'de karşılanmaktadır. Aynı ünvana sahip
kamu görevlilerinin ücretleri eşitlenirken kamu görevlilerinin bütününü
kapsayan ücret dengesi göz ardı edilmiştir. Kamu görevlilerinin
büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi başta olmak
üzere birçok kamu görevlisine herhangi bir artış yapılmazken daire
başkanı ve üstü ünvanlarda görev yapan personelin ücretlerinde
küçümsenmeyecek artışlar yapılmıştır. En yüksek devlet memuru maaşının
değiştirilmemesi suretiyle kamu görevlilerinin bütününe yansıyabilecek
artış yapılmasından kaçınılmıştır. 15.01.2012 itibarıyla daire başkanı
ve üstü ünvanlardaki personelin ücret hesaplaması bütünüyle farklı bir
sisteme dönüştürülmektedir. Bu suretle temelde iki tür maaş hesaplama
sistemi getirilmektedir.

Kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen
ikramiye, makdu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler 15.01.2012 tarihi
itibarıyla sona erdiriliyor. Bağımsız (Denetleyici ve Düzenleyici) kurulların
personelinin maaşları 657 sayılı kanuna tabi müsteşar, müsteşar
yardımcısı, genel müdür ve başbakanlık uzmanı gibi ünvanların maaşları
esas alınarak sınırlandırılıyor.

Kadro karşılığı sözleşmeli personel uygulaması daraltılıyor.
Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık personeline ilave
mali haklar getiriliyor. Maaş ve özlük hakları ile hizmet sınıfları aynı
olacak şekilde görev yapacak kariyer uzman istihdamını esas alan kariyer
uzmanlık sistemi getiriliyor.

Memur-Sen olarak, söz konusu KHK'yı hizmetliler, memurlar, şefler, şube
müdürleri, mühendisler gibi ünvanlar boyutuyla aynı işi yapanların farklı
bakanlıklarda da olsa eşitlenmesi adına olumlu, yukarıda dile getirdiğimiz
hususlardan dolayı da yeterli bulmadığımızı belirtmek istiyoruz.

Enerji Bakanı Taner Yıldız gün ışığından daha fazla yararlanılsın
diye mesaiyi 6 ya da 7 civarında başlatmanın uygun olacagını
söylemişti. Ve çalışma günlerine Cumartesi de eklensin demişti.
Bu mesai memura uygun mu? Bugüne kadar neden düşünülmedi
sizce? Bunun gerçekleşmesi personel açısından olumlu bir gelişme
midir?


Enerji Bakanı Taner Yıldız mesai gün ve saatiyle ilgili bir açıklama
yaptı. Birincisi bu işin muhatabı Çalışma Bakanlığı, o yüzden mesai
saatini öneren yanlış bakan, bakan yanlış olunca öneri de yanlış oluyor.
2.5 milyon memurun bağlı olduğu Çalışma Bakanlığı, işçi ve memur
sendikalarının bağlı bulunduğu üçlü danışma kurulları var. Anlamadığım
diğer husus enerji tasarrufu için cumartesi günü devlet dairesi açılsın
denilmesi. Cumartesi açılan kurumlarda doğalgaz yakılacak, kömür
yakılacak, bunlar enerji değil mi, sadece elektrik mi enerji? 1970'lerde
cumartesi çalışılıyordu diyor sayın bakan. Doğru, 70'li yıllarda cumartesi
çalışıyorduk; ama insanlar 5 kuruşa muhtaçtı. Şimdi cumartesi pazar
çalışmıyoruz; ama dünyanın en hızlı büyüyen 3. ekonomisiyiz. Demek
ki 2.5 milyon memur bugün işinin hakkını veriyor. Sayın Ali Babacan
İstanbul Forumu'nda konuşma yapmıştı; “Eğer mesai saatini memurlar
için 2-3 saat indirirsek işsizliği de 2-3 puan aşağı çekmiş oluruz.” diye.
Şimdi maliyeye hükmeden bakan böyle söylüyor, enerjiden sorumlu bakan
daha fazla çalışılsın diyor. Sabah güneş doğarken gelsinler, akşam güneş
doğarken gitsinler. Evet, güneşin batışı ve doğuşuyla ilgili bir sorun var;
ancak sorun güneşte değil. Hala bu ülkede binlerce okulda ikili eğitim
yapılıyor; güneş doğmadan okula gelen çocuklarımız öğretmenlerimiz var;
güneş battıktan sonra evlerine dönen öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz var.
İkili eğitim yapan kurumların yöneticileri haftada 12 saat fazla çalışıyor
ve devletten alacaklı durumda… Enerji ihtiyacımızın olduğunu biliyorum,
Sayın Enerji Bakanımızın çok gayretli olduğunu da biliyorum. İnanın
yurtdışından gelmiyor, çok gayretli bakanlarımızdan bir tanesi; ama bu
aralar İsrail, Rum kesimiyle işbirliği yaptığı Akdeniz'de top koşturuyor.
Akdeniz bizim, Kıbrıs da bizim biz oradaki hakkımıza sahip çıkalım; Sayın
Bakanımız enerjiyi mesai saatinde değil Akdeniz'de arasın.

Egitim Bakanı Ömer Dinçer 3 ay tatilinin en az bir ayı
öğretmenlerin eğitime tabi tutulacağını söyledi. Buna ihtiyaç
var mı sizce de? Ne gibi katkısı olur kuruma ve oğrencilere?
Öğretmenler bu duruma nasıl bakıyor? Bugüne kadar öğretmenlik,
gerek 3 aylık izin gerek kar tatili ve de gerekse resmi tatiller
acısından herkesin imrenerek baktığı bir rahatlığa sahipti. Bunun
Önüne gecilmesinde asıl olan bir sebep var mi? Ne zaman hayata
geçirilir bu uygulama, Yakın zamanda mı yoksa daha vakti var mı?


Zaten öğretmenler 15 Haziran-1 Temmuz arası ile 1 Eylül – 15 Eylül arası,
toplamda 1 ay seminer döneminde eğitime tabi tutuluyorlar. Bu yeni bir
şey değil. Bakanlığın burada kurması gereken cümle, “Seminer dönemini
amacına uygun olacak doluluk ve nitelikte geçirecek şekilde alt yapıyı
oluşturacağız” olmalıdır. Bu seminer dönemine ihtiyaç var mı? denilebilir.
Tabi ki ihtiyaç vardır. Eğitim dinamik bir konudur. Yenileşmeler ve yeni
yöntemler eğitimcilere aktarılabilmelidir. ‘Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor'
algısı kesinlikle yanlıştır. Zaten yazılı kağıtları, ödevler ve derse hazırlık
gibi konular başta olmak üzere öğretmenler eve iş taşımak zorunda kalıyor
ve bu yaptıkları iş asla mesai kavramıyla da örtüşmez.

 

 

Bir de memura rotasyon mevzusu var. Memur yıllarca aynı yere
çakılıp kalmasın denildi? Sizin bu husustaki düşünceniz nelerdir?
Fayda mı zarar mı saglar? Memur aday sayısını etkiler mi?


Rotasyona karşıyız. Kamu çalışanlarının aile düzenlerinin bozulması,
verimliliği de düşürmekte. Hükümet, bazı yerlerde yeterli istihdamı
oluşturmakta zorlandığını ve kamu görevlilerinin bazı yerlerde görev
yapmak istemediğini ifade ediyor. Kalkınmada öncelikli yöre tazminatı
benzeri teşviklerle kamu görevlilerinin bölgede daha uzun süreli olarak
görev yapması sağlanabilir.

Röportaj: Tuğba Karagülle / Samanyoluhaber.com

İLGİLİ FOTOĞRAFLAR